Skip to main content

Var Ettiklerimizle Varoluşumuzu Uyuşturmak

Visits: 7

İnsan bir başkasının onayına ve kabulüne ihtiyaç duyar kimi zaman. Sosyal iyiliğin anahtarı kabul gördüğünü bilmek ya da doğru tercihleri yaptığının birileri tarafından – özellikle de önemsenen kişi ve gruplarca- tescil edilmesidir. Aksi ise kaygı verici bir durumdur insan için. Dışarıda kalmak, dışlanmak hayatta kalmayı zorlaştıracak durumlardır. Doğa karşısında fiziksel olarak çok da güçlü sayılamayacak bir varlığa tek başınalığın kokusu atalarından miras kalmıştır belki de. Bir gruba ait hissettiğimiz ölçüde güce sahibizdir hayatta kalma mücadelesinde, hücrelerimizin derinlerinde bir yerlerde.

Peki hal böyleyken biz kimiz? Eylemlerimiz, taleplerimiz, beklentilerimiz, tepkilerimiz, beğenilerimiz, yaşam tarzımız ne kadar bizden ve sahiden bizi yansıtıyor? Sırf daha makbul kimseler olabilmek için gözümüz dönmüşçesine kendi kalemizin kolonlarını, kirişlerini yerlerinden oynatmak olası bir sarsıntıya karşı daha kırılgan hale getirmez mi bizi?

Bazen akışın içerisinde öyle yerlere savruluyor ki insanoğlu, kalabalığın arasında gittiği yönü tayin eden öğrenilmişliklerin güdümünde kilitlendiği hedeflerin kendisi için gerekliliğini sorgulamadan, kilden ve çamurdan yapılmış bir başka beni şekillendirmeye adıyor tüm varlığını. İçimizden birileri de var ettiğimiz ve varoluşumuz arasındaki uyuşmazlıklardan doğan, ancak temelinde ne olduğunu bir türlü tanımlayamadığımız krizlerle yüzleşiyor bunun neticesinde.

Gerçi bu hengame, içerisinde dönüp içine bakma fırsatını tanımıyor veya tanıyamıyor da kolay kolay kimselere. Kaldı ki ben kimim ve aslında ne istiyorumun cevabı bazen çok ağır da gelebiliyor insana. Zira yaşanmış koca bir hayat ve geçmiş onca zaman tamamen yarattığı kendinden başka bir bene harcanmışsa, telafisi ne kadar mümkün olacaktır başkasının yükünü taşımış olmanın.

Belki de telafi kelimesi üzerinden bir yola çıkmalıyız bu noktada. Telafi pişmanlık ve suçluluk barındırır içerisinde. Bu hislerle cebelleşmenin de kişiye bir getirisi olmayacaktır. Telafi düşüncesiyle hareket etmek panik ve telaşla birlikte yeni pişmanlıklara yol açacak muhtemel aşırı tutumlara temel olacaktır sadece.

İnsan kendini tanımak için ben kimim ve ne istiyorumu sormalı ve imkan bulduğu ölçüde buna ulaşmak için de çaba harcamalı elbette.Ancak bu sorgulamayı yaptığı nokta ömrünün bazı eşiklerinin ötesindeyse; süre gelen hikayesinin sayfalarına hunharca çizikler atmaya çalışmak yerine bundan sonrasına nasıl devam edebileceğini ve elindekilerin, yeni değerlerini nasıl daha güçlü kılabileceğini düşünerek hareket etmelidir. Çünkü artık keşfettiği ihtiyaçların doğduğu topraklarda değil, başka bir iklimde nefes alıp vermektedir ve bu koşullar içerisinde, ihtiyaçları doğrultusunda, kendi sınırlarını çizdiği bir yaşam alanı oluşturmaya çalışmak zamanın doğasına karşı çıkmaktan daha huzurlu sonuçlar verecek bir uğraştır.

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.