Skip to main content

Bir Başkadır Dizi Yorumu

Visits: 139

Son aylarda,  belki de uzun zamandır rastlanmadığı kadar ekrana gelen bazı dizilerin kendilerine  gündemin üst sıralarında yer bulduklarına tanıklık ediyoruz. Peki bu bir tesadüf mü derseniz, cevabım elbette hayır olacaktır. Çünkü tüm bu dizilerin ortak özelliğine bakıldığında, insana ve toplum hayatına dokunan gerçekçi hikayelerin izleyenlere sunulduğunu farketmenin pek de meziyet gerektirmeyen  bir durum olduğu kanaatindeyim.

Ben de uzun zamandır ara verdiğim yazma işine geri dönmek için  Netflix’in Bir Başkadır isimli dizisini gözüme kestirdim ve gündeme orta yerinden dalmaya karar verdim.

Oyunculuklar, çekimler, kurgu bir izleyici olarak benim tatmin seviyemin üzerinde. Ancak bunlar çok da ahkam kesebileceğim alanlar değil elbette. Ben işin ne ve nasıl anlatıldığı kısmı üzerine bir şeyler söyleme  niyetindeyim.

Bir Başkadır Dizisi Neden Bu Kadar İlgi Çekti?

Her şeyden önce dizinin yayınlandığı dönemi çok önemli bulduğumu belirtmek istiyorum. Belki toplum hayatındaki varlığını geçmişten günümüze değin sürdürse de, kendimiz dışındakileri tanıma çabasına girmeden; tanımadıklarımız hakkında tanımlar yapıp, etiketleme durumu son zamanlarda öyle bir ayyuka çıktı ki; adeta sadece kendimiz gibi olanları gördüğümüz, sadece bizimle  benzer şeyler söyleyenleri  duyduğumuz yankı odalarına hapsolduk.

Bu ayrışma ve savrulma öyle bir noktada ki; konudan bağımsız olarak, yapılan işin veya söylenen sözün ne olduğuna bakılmaksızın, sadece nereye ait olduğu üzerinden bir uçta saf tutan, karşı taraf olarak nitelendirilen her neyse oraya mensup olanları aşağılayan, yok sayan, linç kültürünün birer parçası haline geldik.

Bir Başkadır Ne Anlatıyor?

Hepimiz için kendi inançlarımıza, yaşam biçimimize, ahlaki değerlerimize, düşüncelerimize, ait olduğumuzu düşündüğümüz veya ait olmaya çalıştığımız sosyokültürel ve sosyoekonomik sınıfa  öylesine körü körüne bağlıyız ki;  bunların dışında kalanların bizim için bir değeri olmadığı gibi, haklarında oluşturduğumuz kurgularla birlikte varlıklarına bile tahammül etmekte güçlük çekiyoruz. Hal böyle olunca da kendimize ve içinde yaşadığımız topluma yabancılaşmak kaçınılmaz bir sonuç oluveriyor.

Dizinin insanlarda böylesi bir ilgiyle karşılanması tam da bunlarla bağlantılı gibi geliyor bana. Tek tek karakterlere girip zaten uzun olan yazıyı destan boyutuna taşımayı planlamıyorum. Genel bir çerçeveden baktığımızda Bir Başkadır, huzursuzluk ve yalnızlık evreninden bir örneklemi gözlerimizin önüne seriyor gibi. Bizler de içine girdiğimiz fanuslardan kafalarımızı  ekranlara çevirdiğimizde, kendi dünyalarımızın birer yansımasını görüyoruz. Aslında  hiçleştirdiğimiz, yok saydığımız, hor gördüğümüz, yerine göre şeytanlaştırdığımız, burnumuzun dibinde yaşanan hayatlar karşısında bizim sahip olduğumuz hayat ne daha değerli, ne de daha üstte bir yerde. Aslında her birimiz bir diğeri için bir başka hayatı yaşıyoruz. Bunu göstermeye çalıştığını düşünüyorum dizinin bize. Kahve de, çay da aynı insanın elinden çıkabiliyorken kimimiz güne çayla başlamayı olmazsa olmaz gibi benimsiyoruz, kimimiz de kahveyle. Popüler kültürün bir parçası haline geldi diye bir kültürün şamanı başka bir kültürün hocasından daha ulvi bir yere sahip değil veya tam tersi aslında. Ve Dostoyevski görse gözlerini yaşartacak insanı ve insanın kendi içindeki çelişkileri, çatışmaları anlatan başka bir sürü şey…

Bir Başkadır Konuları İşlerken nasıl Bir Yöntem Kullanıyor?

Tabi bunları yaparken özellikle izlediği bir yol varmış gibi geldi bana dizisin senaristi ve yönetmeni Berkun OYA’nın. Sanırım sinemadaki otör kavramının dizi dünyasındaki tam karşılığı denilebilir Berkun OYA için. Sırf bana ait bir çıkarım mı bilmiyorum ama anlatmak istediklerini kutupları ters bağlayarak yansıtmak istemiş gibi geldi bana. Koşulsuz kabul ilkesini mesleğinin yemini gibi benimsemesi gereken, insanların içsel çatışmalarını çözümlerken onlara eşlik eden psikoterapistleri kendi çatışmalarıyla izletmeyi seçmiş mesela bize. Bununla birlikte dizi boyunca işlenen C. G. Jung’a ait kendilik, karanlık benlik ve kollektif bilinçaltı gibi kavramları ve bunlarla ilgili bir takım bilgileri  Hilmi karakterinin ağzından duymamızı istemiş  dizide. ve her bölüm sonunda kollektif bilince göndermelerde bulunduğunu düşündüğüm Ferdi Özbeğen şarkılarını, erovizyon denince akla gelen Melih Kibar bestesini, Yılmaz Güney filminden kesitleri de eklediğiimizde her detayı etraflıca düşünülmüş, bir şeyler anlatmayı hedefleyen bir zihnin eserini seyrettiğimi hissediyorum.

Bir Başkadır Hayatlarımızda Nasıl Bir İz Bırakabilir?

Tüm bunları söyledikten sonra Twitter’a giriyorum ve ne görüyorum? ferdi Özbeğen üzerinden dönen bir kavga.

Elbette bir dizinin her şeyi bir anda değiştirmesini beklemek büyük hayalcilik olur. Ancak anlayana  açtığı düşünce kapıları için de Bir Başkadır’ı ortaya çıkaran herkese kendi adıma teşekkürü bir borç bilirim.

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.