Skip to main content

Cesaret, Korkuya Rağmen Harekete Geçebilmektir

By Nisan 16, 2025Blog

Ataşehir Psikolog Kubilay Ersanlı, korku ve cesaret ilişkisi  üzerine böyle bir yazı hazırladı. metropol istanbul psikolog hizmeti. ataşehir psikolog randevu. istanbul psikolog randevu. anadolu yakası psikolog. kadıköy psikolog. ümraniye psikolog. finans merkezi psikolog, finans şehir psikolog.

Korku ve cesaret ilk bakışta zıt duygular gibi görünse de aslında bir madalyonun iki yüzü gibidir. Korku, tehlikeye karşı verdiğimiz doğal bir tepki iken cesaret, çoğu zaman korkuya rağmen adım atabilme becerisidir. Nitekim Nelson Mandela’nın ünlü sözünde belirttiği gibi, “Cesaret, korkunun yokluğu değil; korkuya rağmen harekete geçebilmektir” (Understanding fear and courage – eCornell #IMPACT). Yani gerçek cesur davranış, kişi korku hissediyorken sergilenen davranıştır

Korku ve Cesaret

İnsan psikolojisinde korku, bireyi tehlikelerden korumaya yönelik evrimsel bir duygudur. Savaş ya da kaç tepkisi olarak bilinen bu mekanizma sayesinde bedenimiz tehdit anında ya tehlikeyle yüzleşmeye (savaş) ya da ondan uzaklaşmaya (kaç) hazırlanır. İlginç olan, bu içgüdüsel korku tepkisi cesaretin de temelini oluşturabilir. Cesaret kavramı üzerine yapılan tanımlara baktığımızda, korkunun cesaretin önkoşulu olduğunu görüyoruz. Örneğin, Cornell Üniversitesi’nden Dr. Erica Dawson cesaretin dört bileşeni olduğunu belirtir: belirsiz bir durum, hissedilen korku, algılanan bir risk ve tüm bunlara rağmen eyleme geçmek (Understanding fear and courage – eCornell #IMPACT). Yani sonucundan emin olmadığımız, risk barındıran ve korku uyandıran bir durumda adım atabiliyorsak, işte bu cesarettir (Understanding fear and courage – eCornell #IMPACT).

Bir diğer deyişle, cesaret korkunun yokluğunu değil, varlığını varsayarEski ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt’in 1933 yılında söylediği meşhur söz bu noktada anlam kazanır: “Cesaret korkunun olmadığı bir durum değil, korkudan daha önemli bir şeyin olduğuna hükmetmektir.” ( Dual-process model of courage – PMC ). Gerçekten de cesur insanlar, korku duygusunu tamamen ortadan kaldırmasalar bile, ondan daha ağır basan bir amaç veya değer bularak adım atarlar. Yazar Mark Twain de “Cesaret, korkuya direnmek ve korkuyu yenmektir – korkunun hiç olmaması değil” diyerek benzer bir vurgu yapmıştır (Quote by Mark Twain: “Courage is resistance to fear … – Goodreads

Cesaretin Geliştirilebilir Oluşu

Cesaret, doğuştan gelen sabit bir özellik olmayıp öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir beceri olarak da görülür. “Pozitif psikoloji” yaklaşımı cesareti, erdemlerden biri olarak tanımlayıp alt başlıklarına (örn. yiğitlik, kararlılık, dürüstlük) ayırır (Peterson & Seligman, 2004). Kişi küçük korkularıyla yüzleşe yüzleşe, zamanla daha büyük korkuların üstesinden gelme kapasitesini artırabilir. Örneğin, herhangi birimiz sosyal kaygılarımızla (topluluk önünde konuşma, hata yapma korkusu vb.) kademeli olarak yüzleşirsek, bu alanlarda daha cesur hale gelebiliriz. Araştırmalar, tekrar eden risk alma deneyimlerinin korkuyu azalttığını ve öz-güveni artırdığını göstermektedir ( Dual-process model of courage – PMC ). Yani cesaret kas gibidir: Üzerine gidildikçe güçlenir.

Ayrıca, cesaret farklı şekillerde tezahür edebilir. Fiziksel cesaret, bedensel bir tehlikeye rağmen gösterilen yiğitlik örneğidir (örneğin birini yangından kurtarmak). Psikolojik cesaret, duygusal risk almayı gerektirir – hata yaptığını itiraf etmek, kırılgan yönlerini ortaya koymak gibi durumlar bu kapsamdadır. Moral (ahlaki) cesaret ise bedel ödemeyi göze alarak doğru olanı savunmaktır; örneğin haksızlık karşısında sessiz kalmayıp itiraz gibi (Understanding fear and courage – eCornell #IMPACT). Günlük hayatımızda çoğu zaman fiziksel tehlikelerden ziyade psikolojik ve ahlaki cesarete ihtiyaç duyarız (Understanding fear and courage – eCornell #IMPACT). Örneğin, bir haksızlığı gördüğümüzde “başımıza bir şey gelir” korkusunu yenip sesimizi yükselttiğimizde ahlaki cesaret göstermiş oluruz. Korku burada engelleyici bir kuvvet gibi görünse de, değerlerimiz ve vicdanımız korkudan daha baskın hale geldiğinde cesur davranış ortaya çıkar.

Korkudan Doğan Cesaret

Korku bazen motivasyon kaynağı haline gelir: Korktuğumuz şeyi yenmek, kendimizi kanıtlamak isteriz. Örneğin, yüksekten korkan birinin bu korkusunu yenmek için dağ tırmanışına girişmesi veya topluluk önünde konuşmaktan çekinen birinin cesaretini toplayıp sahneye çıkması, hep korkunun tetiklediği cesaret örnekleridir. Korku burada bir çeşit eşik işlevi görür; kişi o eşiği aştığında yeni bir cesaret düzeyine ulaşır.

Unutulmamalıdır ki, korku normaldir ve herkes korkar; önemli olan, korku bizi yönetirken mi yoksa biz korkuyu yönetirken mi hareket ettiğimizdir. Korkusunu yönetebilen bir kişi, günlük yaşamında da daha atılgan ve girişken olabilir. Örneğin, araştırmalar ergenlik döneminde korunan konfor alanından çıkma deneyimlerinin, yetişkinlikte daha özgüvenli ve cesur bireyler yarattığını gösterir. Kişi genç yaşta korkularıyla yüzleşmeyi öğrenirse, ileride karşısına çıkan zorluklarda korkuya teslim olmak yerine cesur adımlar atmaya meyilli olur.

Baskı ve Korkuya Karşı Cesaret

Korkunun cesareti körüklediği örnekler yalnızca bireysel hayatlarla sınırlı değildir. Tarih boyunca toplumsal düzeyde de korku, özellikle baskıcı otoritelerce bir kontrol aracı olarak kullanılmış; ancak bu korku ortamı, beklenmedik şekilde kitlelerde cesur direnişleri tetiklemiştir. Korkuya dayalı baskı, ilk etapta insanları sindirip sessizliğe itebilse de, bir eşik aşıldığında insanlar korkunun ötesine geçerek birlik olma ve hakkını savunma cesareti gösterebilir. “Zulmün artsın ki sonun çabuk gelsin” diye bir söz vardır – zulüm arttıkça korku da artar, fakat belli bir noktadan sonra korku kitleleri atalet yerine eyleme sevk eder.

Baskıcı rejimler genellikle korku kültürü yaratarak halkı kontrol altında tutmaya çalışırlar. Diktatörlüklerde tehdit, şiddet ve cezalarla insanlar yıldırılır; böylece kimse sesini çıkaramaz sanılır. Ancak ironi şu ki, korku atmosferi bazen tam tersi etki yapar. İnsanlar temel hak ve özgürlüklerinden tamamen mahrum kaldıklarında, kaybedecek bir şeyleri kalmadığını hissedip korkuyu yenerek sokağa çıkabilirler. Örneğin, son yıllarda İran’da otoriter yönetimin sert baskı ve cezalarına rağmen milyonlarca insan kadın hakları ve özgürlük talepleriyle protestolar gerçekleştirdi. 2022’den itibaren genç kadınlar başta olmak üzere halk, rejimin şiddet tehdidine rağmen geri adım atmayarak muazzam bir cesaret örneği sergiledi ( Dual-process model of courage – PMC ). Birçok protestocu tutuklanma, işkence hatta idam riskiyle karşı karşıya kalmasına rağmen korkuyu yenip seslerini duyurmaya çalıştıBu vakalar gösteriyor ki, korku iklimi kalıcı olamaz; er ya da geç içinden cesareti filizlendirebilir.

Korkuyu Aşmak, Cesareti Kuşanmak

Korku ve cesaret arasındaki ilişki, insan psikolojisinin en çarpıcı ve ilham verici yönlerindendir. Korku genellikle kaçınılması gereken, zayıf bir duygu gibi görülse de, aslında doğru yönetildiğinde cesaretin tohumu haline gelebilir. Korkunun bizi korumak istediğini kabul edip onun esiri olmamayı öğrendiğimizde, korkuyu yenmek yerine onu dönüştürmek mümkün hale gelir. Bir tehdit veya zorluk karşısında hissettiğimiz korkuyu bastırmak yerine, o korkunun işaret ettiği değeri veya amacı bulup ona tutunmak cesareti doğurur, Korkunuzun ne kadarının gerçek bir tehlikeye, ne kadarının belirsizlik veya kuruntuya dayandığını fark ettiğinizde, daha rasyonel hareket edebilirsiniz. Korku anında durup derin nefes alarak, “Bundan daha önemli olan nedir?” sorusunu kendimize sormak, cesur kararlar almayı kolaylaştırır.

Özetle, cesaret korkusuz olmak değil, korkuya rağmen adım atmaktır. İçimizdeki korkuyu tamamen yok etmek belki mümkün değil; ama onu bastırıp, onun ötesinde bir amaç bulup ilerlemek elimizde. İster bireysel hayatta ister toplumsal alanda olsun, korkunun karşısına bilinçli bir kararlılıkla dikildiğimizde, cesaret kendiliğinden filizlenecektir. Korkularımıza rağmen attığımız her küçük adım, cesaretimizi besleyecek ve bizi daha güçlü kılacaktır. Korkuyu yenmenin yolu, onu cesaretin yakıtı yapmaktan geçer.