Skip to main content

“O Sözü Söylemeseydim, Bu İlişki Bitmezdi”

By Mart 4, 2025Mart 11th, 2025Blog

ataşehir psikolog kubilay ersanlı, “O Sözü Söylemeseydim, Bu İlişki Bitmezdi” sözü üzerine böyle bir yazı hazırladı. metropol istanbu psikolog hizmeti. ataşehir psikolog randevu. istanbul psikolog randevu. anadolu yakası psikolog. kadıköy psikolog. ümraniye psikolog.

Ayrılık sonrası birçok kişi kendini bitmek bilmez bir pişmanlık döngüsünün içinde bulabilir. “O sözü söylemeseydim, bu ilişki bitmezdi” düşüncesi, yaşanan ayrılığın yükünü hafifletmek yerine çoğu zaman acıyı derinleştiren bir anlam taşıyabilir. Peki bu söze savunma mekanizmaları, aşk acısı kayıp ve yas tepkileri gibi kavramlar üzerinden bakacak olursak anlam nasıl bir yere evrilecek, gelin birlikte göz atalım..

Acıya Karşı Bilinçdışı Kalkanlar; Savunma Mekanizmaları

Savunma mekanizmaları, bireylerin rahatsız edici duygulardan kaçınmak için bilinçdışı olarak devreye soktuğu psikolojik stratejilerdir Sigmund Freud, 1894 yılında bu kavramı ilk ortaya attığında, savunma mekanizmalarının egoyu iç çatışmalardan ve anksiyeteden korumayı amaçladığını vurgulamıştır Gerçekten de bu mekanizmalar, yaşanan ayrılık acısının şiddetini azaltmaya yönelik birer otomatik kalkan gibidir.

Ayrılık sonrasında en yaygın savunma mekanizmalarından biri inkârdır. İnkâr mekanizmasında kişi, gerçeği (yani ilişkinin bittiğini) kabullenmek yerine yok saymaya çalışır. Örneğin, Kişi, ilişkinin çoktan bittiğini tam olarak kabullenmek yerine, “Aslında sadece o söz yüzünden böyle oldu; o sözü söylemeseydim her şey aynı kalırdı” diyerek ayrılığın gerçek nedenlerini veya ilişkinin çoktan sona erdiğini göz ardı edebilir. Bu en temel savunma mekanizmalarından biridir ve gerçekten de sevilen birinin kaybı gibi travmatik bir olay karşısında sıkça devreye girer İnkâr, kısa vadede bireyin sarsıcı gerçekle yüzleşmesini erteleyerek duygusal dengeyi korumaya yardım eder; ancak uzun vadede gerçekle yüzleşmeyi geciktirebilir.

Kendine Dönme (Turning Against the Self) belki de bu cümleti en iyi karşılayan savunma mekanizmasıdır Klasik psikanalitik kuramda, saldırganlık veya suçlama ihtiyacı, dışarıya yöneltilemediğinde veya dış faktörlere yönelemeyecek kadar acı verici olduğunda, kişi enerjiyi kendi benliğine çevirir. Bu mekanizmayı kullanan kişi, aslında ayrılığın birçok faktörden kaynaklanabileceğini göz ardı ederek tüm odağını kendi hatasına yönlendirir. Bu da “eğer farklı davransaydım, her şey değişirdi” gibi bir kontrol yanılsaması yaratır. Oysa çoğu ayrılık, tek bir olaydan değil, ilişki dinamiklerinin zaman içindeki birikimli etkisinden kaynaklanır. Ancak kendine dönme mekanizması devrede olduğunda kişi bu gerçeği göz ardı ederek kendini yargılar.

Yas Sürecine Benzer Bir Yolculuk

Romantik bir ilişkinin sona ermesi, psikolojik açıdan bir kayıp yaşantısı olarak değerlendirilir. Psikiyatrist Elisabeth Kübler-Ross, ölümcül hastalığa sahip kişilerden yola çıkarak tanımladığı klasik beş yas aşamasının (İnkâr, Öfke, Pazarlık, Depresyon ve Kabullenme) aslında her türlü ciddi kayıp durumunda gözlemlenebileceğini belirtmiştir Nitekim, daha sonraki çalışmalar bir ilişkinin bitişinin de insanlar için tıpkı bir sevilenin ölümü gibi yas tepkileri oluşturabileceğini ortaya koymuştur Elbette herkes bu aşamaları aynı sırayla veya aynı şekilde yaşamaz, ancak ayrılık acısı yaşayan birçok kişi bu duygu duraklarından bir kısmına aşina olacaktır.

öfke aşamasında birey, acısına bir suçlu arar – bu bazen eski partnere yönelen kızgınlık, bazen de kendine duyulan öfke şeklinde olabilir. Pazarlık aşamasında ise zihin yoğun bir “ya şöyle olsaydı…” senaryoları üretmeye başlar. Kübler-Ross bu pazarlık evresinde kişinin sıkça “Eğer şunu yapsaydım…” veya “Keşke böyle demeseydim…” şeklinde düşünceler geliştirdiğini vurgular; bu düşünceler aslında çaresizliği bastırmaya yönelik bir savunma çizgisidir Örneğin ayrılan bir kişi kendi kendine “Keşke ona daha fazla zaman ayırsaydım, belki o zaman beni terk etmezdi” diye düşünebilir . Bu tür pazarlık düşünceleri, yaşananları geri alamasa da bir süreliğine kontrol hissi verir – sanki ilişkiyi kurtarmak hâlâ mümkünmüş gibi bir yanılsama yaratır.

Bir ilişki bittiğinde kişi, eğer terk edilen taraf ise, sadece sevdiğini kaybetmenin üzüntüsünü değil, aynı zamanda reddedilmenin incitici etkisini de yaşar. Bu nedenle bazıları, “Ölüm gibi bir kayıp daha kolay, en azından sevildiğini biliyorsun; ama ayrılık hem kayıp hem terk edilme hissi” diyerek ayrılığı daha da zorlayıcı bulduğunu ifade eder Sonuç olarak, ilişki kaybı yaşayan bireyler yoğun bir yas tepkisi verebilirler ve bu normaldir. Önemli olan, bu sürecin evrelerini bilerek kendimize zaman tanımak ve duygularımızı yaşayarak sonunda kabullenmeye ulaşabileceğimizi unutmamaktır.Her ne kadar dışarıdan bakıldığında “üzülme, unut gitsin” gibi tavsiyeler kolayca verilebilse de, bilimsel gerçek şu ki insan beyni ve kalbi için ayrılık, yas tepkileri ile karşılanan bir travmadır.

Yaralar Işığa Dönüşürken

Her karanlık tünelin bir çıkışı olduğu gibi, yoğun ayrılık acısının da bir sonu vardır. Bu son, “eskiye dönmek” anlamında değil, acının şekil değiştirip katlanılabilir hale gelmesi anlamındadır. Kabullenme, ayrılığın gerçekten olduğunu ve hayatın bu yeni gerçeklikle devam edeceğini idrak etmektir. Bu noktaya gelindiğinde, “O sözü söylemeseydim…” pişmanlığı yerini “belki de olması gereken oldu” düşüncesine bırakabilir. Kişi geçmişi değiştiremeyeceğini, ama geleceği şekillendirebileceğini fark eder. Bu farkındalıkla birlikte, kendi hatalarını da daha objektif değerlendirip bağışlayabilir. İlişkiden kazandığı güzel anıları buruk bir tebessümle anmaya başlayabilir. Bu düzeye ulaşmak zaman alır; kimi için haftalar, kimi için aylar, belki yıllar… Önemli olan, kişinin kendi ritminde iyileşmesine izin vermesidir.

Ünlü mutasavvıf Mevlânâ Celaleddin Rumi, “Yara, ışığın içeri girdiği yerdir” diyerek acıların nasıl bir dönüşüm sağlayabileceğine işaret eder. Gerçekten de, bugün çok can yakıcı görünen bu ayrılık tecrübesi, ileride sizin gelişiminize katkı sağlayan bir deneyim haline gelebilir. Kalbinizde açılan yaranın içinden zamanla anlayış, olgunluk ve hatta yeni bir sevgi ışığı süzülür.

Son olarak unutmayın ki, yaşadığınız duygular ne kadar yoğun olursa olsun geçicidir. Acınızın sonsuza dek sürmeyeceğini, pişmanlığınızın bir gün dinerken yerini kendinizi affetmeye ve anlamaya bırakacağını bilin. İhtiyaç duyarsanız bir uzmandan yardım almaktan çekinmeyin; profesyonel destek, bu süreci daha sağlıklı atlatmanıza yardımcı olabilir.

Ayrılık acısı, pişmanlık ve yas insan olmanın bedelidir belki de… Sevginin değeri, kaybetmenin öğrettiği derslerle anlaşılır. Her bitiş bir başlangıcı doğurur derler. Siz de kendi hikâyenizin yeni başlangıcına doğru yavaş yavaş yol alırken, bu deneyimin size kattığı güç ve bilgelikle tanışacaksınız. Unutmayın, “ayrılık da sevdaya dahil” – ve her ayrılığın ardından yeniden filizlenen bir hayat vardır.

Kaynaklar:

1. Freud, S. (1894). Savunma psikonevrozları üzerine – ilk savunma mekanizmaları kuramı (Savunma Mekanizmaları Nelerdir?). (Aktaran: Memorial Sağlık Grubu)
2. Savunma Mekanizmaları – İnkar, rasyonalizasyon ve yansıtma tanımları (Savunma Mekanizmaları Nelerdir?) (Savunma Mekanizmaları Nelerdir?) (Savunma mekanizmaları – Vikipedi).
3. Kübler-Ross, E. (1969). On Death and Dying – Yasın beş evresi kuramı (The Stages of Grief: How to Understand Your Feelings) (The Stages of Grief: How to Understand Your Feelings).
4. Healthline, Stages of Grief – Pazarlık aşamasında “if only” düşünceleri ve örneği (The Stages of Grief: How to Understand Your Feelings) (The Stages of Grief: How to Understand Your Feelings).
5. Bowlby, J. (1961). Attachment and Loss – Bağlanma ayrılık tepkileri: protesto, despair, detachment () ().
6. Sharoni, I. (2020). Breakup Can Feel Worse Than Death – Ayrılığın yas tepkisine benzerliği (Podcast Episode # 7: Breakup Can Sometimes Feel Worse Than A Death) (Podcast Episode # 7: Breakup Can Sometimes Feel Worse Than A Death).
7. Montana State Univ. – Araştırma: Ayrılık, ölüm dışı en büyük kayıp olarak değerlendiriliyor ( Loss of Relationship – Montana State University Athletics ).
8. Fisher, H. ve ark. (2010). Journal of Neurophysiology – Aşkın beyindeki ödül mekanizması (fMRI bulguları) (This Is Your Brain on Heartbreak) (This Is Your Brain on Heartbreak).
9. Lieberman, M. D. & Eisenberger, N. (2011). PNAS – Sosyal reddedilme fiziksel acı örtüşmesi (fMRI çalışması) (This Is Your Brain on Heartbreak).
10. Freud, S. (1917). Mourning and Melancholia – Yas ve melankoli ayrımı üzerine ( Mourning and melancholia revisited: correspondences between principles of Freudian metapsychology and empirical findings in neuropsychiatry – PMC ).
11. Innocent Lives Foundation Blog – Karşıtsal düşünme ve aşırı pişmanlığın zihinsel etkileri (If Only I Had Just… | Counterfactual Thinking | The Innocent Lives Foundation) (If Only I Had Just… | Counterfactual Thinking | The Innocent Lives Foundation).
12. Rumi – “The wound is the place where the Light enters you.” (Yaranın ışık getirdiği üzerine) (Jalal ad-Din Muhammad ar-Rumi Quotes (Author of The Essential Rumi)).
13. Attilâ İlhan – “Ayrılık da sevdaya dahil, çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili.” (Aşk ve ayrılık üzerine dizeler) (web.itu.edu.tr).
14. Freud’tan alıntı – “We are never so defenseless against suffering as when we love” (Sevgi ve acı üzerine) (Best Sigmund Freud Quotes of All Time ).