
ataşehir psikolog kubilay ersanlı, “Basit Olan Değersiz ve Küçümsenmesi Gereken Bir Şey midir?” sorusu üzerine böyle bir yazı hazırladı. metropol istanbu psikolog hizmeti. ataşehir psikolog randevu. istanbul psikolog randevu. anadolu yakası psikolog. kadıköy psikolog. ümraniye psikolog.
Gündelik dilde bir şeyi “basit” olarak tanımladığımızda, onun anlaşılır, yalın ve karmaşıklıktan uzak olduğunu ifade ederiz. Türk Dil Kurumu’na göre basit, “yapılması veya anlaşılması kolay, karışık olmayan; süssüz, gösterişsiz; her zaman rastlanan, özelliği olmayan (olağan)” anlamlarını taşır [1]. Ancak bu tanım, “yalın ve sade” gibi olumlu bir çağrışımın yanı sıra “özelliği olmayan, bayağı” gibi küçümseyici bir anlam da içerebilir.Örneğin, “basit bir hediye” ifadesi çoğunlukla mütevazı bir armağanı anlatırken, “basit bir insan” denildiğinde çoğu kez küçümseyici bir yargıya dönüşür. Yani basitlik, bağlama göre hem olumlu hem de olumsuz anlamlar kazanabilen, çift yönlü bir kavramdır.
Beynin Sadeliğe Yatkınlığı
Beynimiz, algı psikolojisi açısından sadeliğe doğal bir yakınlık duyar. Gestalt Psikolojisi’nin “Basitlik (Prägnanz) İlkesi”, organizmanın karmaşık yerine düzenli ve basit şekilleri daha kolay kavradığını belirtir [2]. Üst üste binen nesneleri tanıdık ve basit formlara ayırma eğilimimiz, beynin “bilgiyi hızlı ve ekonomik biçimde işleme” ihtiyacından doğar.
Bununla birlikte, herhangi bir sorunu çözerken veya karar alırken, “aşırı detaya dalmak” ya da karmaşıklığı tercih etmek de sık rastlanan bir davranıştır. Bu çelişki, hem biyolojik hem de kültürel etkenlerden kaynaklanabilir. Kolay anlaşılır olanı zihin çabucak sevmekle birlikte, özellikle sosyal ve duygusal bağlamlarda “kolay olan değersizdir” şeklinde bir önyargımızın olması, hepimizi zaman zaman daha zor ve karmaşık seçeneklere itebilir.
Neden Zor veya Karmaşık Olanı Tercih Ederiz?
Beynimiz algı düzeyinde sadelikten hoşlansa bile, iş çözüm üretmeye ya da bir konuyu değerli-değersiz olarak yargılamaya geldiğinde “karmaşıklık daha iyidir” inancıyla hareket edebiliyoruz. Psikolojide buna “karmaşıklık yanlılığı” (complexity bias) adı verilir [3]. Bu tutum, “kolay olanın kıymetsiz” sayılabileceği fikrinin yanı sıra, “emeğin değeri”ni yüceltmemizle de ilişkilidir. İnsanlar çoğunlukla zor işleri başarmanın daha büyük saygınlık ve anlam getireceğini düşünür. Buna sebep olan bazı temel nedenler şunlardır:
1. Kültürel Etkiler: Toplumsal olarak, “Zahmet olmadan rahmet olmaz” veya “Emek varsa değer vardır” gibi atasözleri büyüme çağında kültürel olarak basiti anlamlandırmamızda bir etki sahibi olabilir. Bu atasözleri, kolaylıkla elde edilmiş şeyleri küçümsememize yol açabilir.
2. Başarı ve Özgüven İlişkisi: Zoru başarmak, kişinin gözünde daha çok emek içerdiği için özsaygıyı ve başarma duygusunu pekiştirebilir. Bazıları basit bir çözümün “yetersiz” görüneceğini düşünüp karmaşık yöntemleri veya hedefleri tercih edebilir.
3. Sosyal Onay Arayışı: Zor veya karmaşık konuları gündeme getiren kişiler, çevrelerinde daha “derin düşünceli” veya “entelektüel” algılanabilir. “Bu kadar basit bir şeyi mi tercih ediyorsun?” şeklinde küçümseyici bakışların hedefi olmamak için insanlar karmaşıklığa yönelebilir.
4. Kendi İçsel Kaygılarımız: Kolay olanın “o kadar da iyi olamayacağı” korkusu, adeta aşırı ihtiyatlı davranmamıza sebep olabilir. Bazı araştırmalar, kişilerin çözüm geliştirirken “ekleme” (additive) stratejileri “çıkarmaya” (subtractive) kıyasla çok daha sık kullandığını gösterir. Oysa bazen fazlalıkları kaldırmak basitliği artırıp daha etkili sonuçlar verebilir [4].
Bu nedenlerin kökeninde, basitliğin “gerçek değeri”ni gözden kaçırma ve karmaşıklığı “yaratıcı” veya “derin” sanma eğilimi vardır. Elbette daima basitlik en iyisidir gibi kesin bir genelleme yapmak da doğru olmaz; ancak sırf karmaşık diye bir çözümü yüceltmek veya sırf kolay diye bir fikri küçümsemek de düşünce hatasına yol açabilir.
Occam’ın Usturası
14. yüzyılda yaşamış William Ockham’ın adıyla anılan Occam’ın Usturası, aynı olguyu açıklamak için birden çok hipotez varsa “en az varsayıma dayanan, en basit açıklamayı” tercih etme gerekliliğini anlatır [5]. Bilimsel yöntemden gündelik problemlere uzanan geniş bir yelpazede geçerli olan bu ilke, gereksiz karmaşıklıktan sakınmamız konusunda uyarıcıdır.
Einstein’ın “Basitleştir, Ama Aşırıya Kaçma” İlkesi
Ünlü fizikçi Albert Einstein, “Her şey mümkün olduğunca basit hale getirilmeli, ama daha basit değil” sözüyle basitlik ve içeriğin dengesine dikkat çeker [6]. Gereksiz karmaşıklıktan kaçınmak gerekir; fakat aşırı basitleştirme de konunun derinliğini kaybetmemize neden olabilir.
Wittgenstein: “Gözümüzün Önünde Gizli Olan”
Dil felsefesinin önemli ismi Ludwig Wittgenstein, “Bizim için en önemli şeylerin yönleri, onların basitliği ve aşinalığı nedeniyle gizlidir” derken, aslında sık gördüğümüz “basit” şeylerin içindeki derinliği kaçırabileceğimizi vurgular [7]. Örneğin gündelik dil, çocukların soruları veya doğadaki olağan olaylar… İlk bakışta “basit” görünen bu olgular, kimi zaman felsefi açıdan son derece temel ve sarsıcı soruları barındırabilir.
Basit Olana Nasıl Yaklaşmalıyız?
1. Basiti Küçümsemeyin: Bir yaklaşım “fazla basit” görünüyorsa hemen reddetmeyin. İşlevselliği, verimliliği ve sürdürülebilirliği değerlendirin.
2. Minimalizm ve Sadelik Prensiplerini Deneyin: Gereksiz eşya yığınını, dijital kalabalığı veya ajandanızı şişiren aktiviteleri azaltarak daha sade bir yaşam pratiği yapın. Araştırmalar, bu şekilde stresin azaldığını ve pozitif duyguların arttığını gösteriyor [8, 9].
3. Sosyal Kalıpları Sorgulayın: “Karmaşık olan daha zekice görünür” önyargısını bilinçli biçimde fark edin. Çoğu devrimsel keşif ve icadın arkasında, aslında “basit bir fikri” cesaretle uygulamak vardır.
4. Karmaşıklığı Değil, Etkin Çözümü Hedefleyin: Zor hedefler zaman zaman motive edici olsa da mesele, gerçekten çözüme varmak ve verimli sonuçlar elde etmektir. Bazen fazlalıkları çıkarmak (örneğin gereksiz süreçleri sonlandırmak), daha basit ve etkili bir çözüme götürebilir.
Zorluklardan Kaçmadan Basiti Önemsemek
Basitlik, özellikle doğru bağlamda ve doğru dozda uygulandığında, problemlere netlik ve verim kazandırabilir. Öte yandan, “her şeyin aşırı sadeliği” de konunun özünü kaybetmemize neden olabilir. Önemli olan, basitlik ve karmaşıklık arasında akılcı ve dengeli bir tutum geliştirmektir.
İnsanların karmaşık olanı seçme eğilimi; kültürel inançlar, özgüven ve sosyal onay gibi etkenlerle şekillenir. Bu inançlar her zaman yararlı değildir; bazen gereksiz çaba, zaman kaybı ve stres yaratabilir. Oysa sadelik, çoğu durumda hem zihinsel esenliği artırabilir hem de daha berrak ve etkili sonuçlar almamıza yardımcı olabilir.
Kaynaklar
1. Türk Dil Kurumu (TDK) Güncel Sözlük, “Basit” kelimesi
2. Gestalt Psikolojisi – Basitlik İlkesi: “Prägnanz” (Örneğin IIENSTITU – ‘Gestalt Kuramı ve İlkeleri’)
3. Ronald L. Banks, “Complexity Bias: Why We Overcomplicate Life” (blog yazısı)
4. Adams, G. S., et al. (2021). People systematically overlook subtractive changes. Nature, 592(7853), 258-261.
5. Occam’s Razor (Parsimoni İlkesi) üzerine: Evrim Ağacı ve benzeri bilimsel kaynaklar
6. Einstein, A. (1933). “On the Method of Theoretical Physics” (Konferans Metni)
7. Wittgenstein, L. (1953). Philosophical Investigations (Çeşitli baskılar ve çeviriler)
8. Kang, H. et al. (2021). Sustainable Production and Consumption, 28, 160-168 (Minimalizmin psikolojik etkileri)
9. UCLA Çalışması: “Home Organization and Stress: Cortisol Level Findings” (WebMD haberi üzerinden özet)
Bu yazı, basitliğin önemini ve karmaşıklığın cazibesini psikolojik, felsefi ve edebi yönleriyle inceleyerek, her iki uç arasında sağlıklı bir dengenin nasıl kurulabileceğine ışık tutmayı hedeflemektedir. Basitlik, çoğunlukla derin ve yenilikçi olana giden bir yol olabilir.